18 Şubat 2016 Perşembe

Vazgeçemediğim Yer:Moda

Eskişehirde okuduğumdan İstanbula geldiğim zaman ilk gittiğim yer Moda olur. Sakinliği, samimi sokakları, güldüren duvar yazıları ve kedileriyle beni içine çeken bir semt. Lise zamanlarında üşenmeden arkadaşlarımla buluştuğum ve huzura kavuştuğum semt. Çok fazla gittiğim için sizlere eğer gidince Nerede yemek yerim? Nerede gezerim? Nerede ne var? Sorularını cevaplamak amacıyla bu yazıyı yazmak istedim.
Moda deyince aklımıza olarak tramvay'ı gelebilir. Sokak aralarından gezerken teyzelerimizin ve amcalarımızın tatlı konuşmalarıyla daha güzel oluyor bu yolculuk. Tramvay'a binmek için belli durakları mevcut buralardan İstanbul Kartınız ile binebilir ve gezebilirsiniz. Biz binince pek inmeyen taraflarız :)




Bu resmi bu kış çekmiştim. Aşırı kar yağışıyla birlikte sokaklarına tekrar aşık oldum Moda'nın.
Moda deyince akıllara gelen ikinci şey belkide sahili ve çay bahçeleri olabilir. Uzun ve kalabalık sahilinde yürüdükten sonra Moda Çay Bahçesinde bir çay içmek belki de en huzur verici şeydir. Ama biz denizi seyretmek yerine; çay bahçesinin yanında bulunan büyük çocuk parkının banklarına oturup, çocukların oynayışlarını izlemeyi tercih ediyoruz. Bana daha huzur verici geliyor. İskelelerden sonra Moda sahiline geçiş yapabilirsiniz. Çay bahçesine de kendi yiyecekelerinizi götürebiliyorsunuz.:)


Moda deyince belki ilk ile yarışırak akıllara Barış Manço gelir. Yusuf Kamil Paşa Sokakta bulunan evi 1895-1900 yılları arasında İngiliz Mr. Dawson tarafından yaptırılmıştır ama belli bir zaman sonra yıkılmıştır. Ve yeniden inşaa edilen ev All Saints Moda kilisesi'nin inşaasında katkısı olan Whittall ailesi tarafından satın alınmıştır. Barış Manço'nun evinde ise; ilk katında kendi bal mumu heykeli, aldığı ödüller ve kişisel eşyalar bulunmakta. İki katta kendi odası, banyosu ve çocukalarının odaları bulunmakta. Üst katta ise bir zamanlar programı olan ''Adam Olacak Çocuk'un canlandırıldığı bir oda bulunmaktadır. En alt katta ise yine kişisel eşyaları ve çalışma odası bulunmakta. Eve bir de cafe yapılmıştır. Tüm evi gezdikten sonra Cafe'de de zaman geçirebilirsiniz. İçerisinde birçok bitki ve bir bölümüne Kurtalan Ekspres'in sahne görüntüsü verilmiş. Eve girerken çocukluğunuza döneceğinize eminim. Girişince büyük bir eşek ve bahçesinde 'domates, biber ve patlıcan'lar bulumakta. :) Ev Pazartesi günleri ve bayramlar hariç 09:00-17:00 arası açık. Öğrenci kartınız varsa indirimli biletlerden yararlanabilirsiniz. İndirimli:4TL Normal:6TL



Moda'da bir çok kilise bulunmaktadır. Her mehzebin kendine ait kiliseleri sokaklar, caddeler arasından boy göstermekte. Barış Manço'nun evini satın alan Whittall ailesinden bahsetmiştim. Whittall ailesi bu kilisenin inşaasında önemli bir yere sahiptir. Protestan kilisesidir. İbadet günleri Pazar günleri 11:00-12:30 arasındadır. Kilise bir İngiliz Kilisesi olsa da dili Türkçedir. Kilise küçük ve şirin. Bir de tatlı bir kedisi vardı ben gittiğimde :) Ziyarete açık olduğu günler ise hafta içi 10:00-16:00 arasıdır. Kilise Barış Manço evinin çaprazında kalıyor.

Modaya özgü ve şuan daha çok ilgi gören bir yer ise Cemal Süreya'nın evidir. Eskiden apartmanın duvarlarına şiirler yazdığımız yer şuan belediye tarafından çiçeklendirilip, apartmanın yoluna sözleri yazıldı. Kadıköy Belediyesi'nin bu güzel fikri cidden çok hoşuma gitti. Devamı gelmesi dileğiyle. Evi'nin içini gezemesekte 80'li dönemde orada yaşadığını biliyoruz ve rahmetle anıyoruz.















Bir kaç yeri tanıttıktan sonra yemek kısmına gelmek istiyorum. En sevdiğim yiyecek olarak tatlı bölümünü aktarmak istiyorum. Moda'nın en hoş yerinde ve bana göre en güzel tatlılarıne sahip olan Pasifik Pastanesini kesinlikle önerebilirim. Modalı dedelerimiz ve ninelerimizin güzel sohbetleriyle daha bir şirin bu pastane de istediğiniz herşeyi bulabilirsiniz diye düşünüyorum. Tiramisu, Stick Pasta ve Muhallebisi şuan en çok yediğim tatlıları arasında. Çalışanları son derece tatlı ve samimi. Yeri ise Migros ve  Haluk Bilginerin ekibiyle tiyatrolarını sergiledikleri Oyun Atlöyesinin karşısında kalıyor.
Diğerleri ise Brownie'yi çok güzel sunan ve tadı da çok güzel olan 180 Coffee Bakery. Kahvesini de içmeden geçmeyin.
Moda'nın meşhur waffle ve dondurmacalarına da gitmenizi öneririm. Ali Usta'nın dondurması, Kemal Usta'nın waffle'ı kesinlikle tadılmalı. Moda Caddesinde yan yana ikisi de.
Pappa Cafe'nin her tatlısı ve kiş'lerini kesinlikle denemelisiniz.
Moda Sahile inerken tam köşede kalan Lokum Kafe'nin kahvaltısını da önermeden geçmeyeceğim. Size kahvaltılık listesi veriyorlar ve istediğiniz kahvaltılıkları seçebiliyorsunuz. Fiyatları gayet makul. Yanında Van Kahvaltı ise yöresel Van kahvaltısını yemek isterseniz, peynirleri'nin bolca olduğu harika bir kahvaltı sunan diğer bir mekan.
Barlara gitmediğim için önerebileceğim bir yer yok. :/ Ama oturduğum çoğu yer de alkol mevcut. Sahaf Cafe, Çinili Cafe, Leman gibi.
Genel olarak ev yemekleri tercih ettiğim için bu konuda şanslıyım. Ev yemekleri yapan bir çok yer mevcut.
Minik hamburgeler tatmak isterseniz Mini Eatery'i tercih edebilirsiniz. Biz Şamburger ve Mini House Burrger yedik gayet hoş bir tadı vardı. Yanında kızarmış turşu yemeyi unutmayın.
Hediyelik eşya ya da kendinize almak isteyeceğiniz dükkanlar yollarının üzerinde fazlaca mevcut. Her duvarında komik ve güzel yazıları, resimleri olan Moda'nın sakin sokaklarında gezmeyi unutmayın. Umarım şehir dışından gelmek isteyenler ya da İstanbulda yaşayanlar için bir kaç bilgi aktarabilmişimdir. Benim gibi Modasever olmanız dileğiyle. :)







17 Şubat 2016 Çarşamba

Hafta Sonu Kaçamağı:Anadolu Kavağı ve Anadolu Feneri

Bazılarımızın uzak olduğu için gitmediği yerler vardır. Bunlardan ikisine geçen hafta sonu gitmiş bulunmaktayım. Sırada ise Podima Köyü olur umarım. Podima'yı da Zülfü Livaneli'nin Kardeşimin Hikayesi adlı kitabından öğrenmiş bulunmaktayım.:) İlk olarak Anadolu Kavağından başlamak istiyorum.
Anadolu Kavağı; Beykoz ilçesine bağlı bir mahalle olarak tanımlayabilirim. Artık Karadeniz'e doğru giden yolun sahil kasabası da olabilir. Şehir gürültüsünden uzak çok şirin bir mahalle. Belki çoğumuz burayı Yoros Kalesiyle tanıyoruz.
Gittiğim gün biraz sis vardı maalesef ama bu güzelliğine engel değildi kesinlikle. Sahili balık restorantları ve balıkçı tekneleriyle dolu bir yer. Hava güzel diye aldanmamak gerek mağlum Karadeniz'e doğru rüzgar baya fazla :)
Yoros Kalesi, sahilden biraz yukarıda kalıyor. Çıkmak isteyenler ya yürüyerek ya da arabasıyla çıkabilir. Park alanı mevcut. Kale'nin özelliği ise; Doğu Roma döneminden kalmış ve imparatorluk zayıflayınca kale Cenevizlilerin eline geçmiştir. Kale'nin üzerinde Yunanca yazılar mevcuttur.(Okumaya çalıştım ama daha çaylak olduğum için anlamadım pek.:)) Kalenin İsminin Yunan Tanrısı Zeus'un sıfatı olan 'uygun rüzgarlar' olarak bilinen ourios'tan geldiği söylenir ya da dağ anlamına gelen Oros'tan geldiği söylenir. Kısacası bir çok ismi vardır kalenin. Kale'nin yanında Yoros Cafe mevcut. Burada her türlü yiyecek mevcut.



 Kale'den üçüncü köprü gözüküyordu ama daha yapım aşamasında. Anadolu Kavağına ulaşım otobüs ya da kendi aracınız ile sağlayabilirsiniz. Eğer karşı tarafta oturuyorsanız, vapur ya da tekneler mevcut. Sahilde midye dolma yemenizi öneririm ya da balıkları taze olduğu için balık yiyebilirsiniz :) Buradan sonra; 3. köprüyü de geçince artık sona varmış hissi veren Anadolu Fenerine varıyoruz. Yolu pek şahane orman yolu. Hatta bir avcıyla bile karşılaştık. Çok resim çekemediğim için şuan kendime kızıyorum. Şuan da blog'ta paylaşmak istedim çünkü :/ 
Anadolu Feneri;Boğaz ile Karadeniz'in birleştiği yerde bulunmakta ve köy ismini bulunan Fener'den almaktadır. Rumeli Feneri ile arasında iki deniz mil uzaklığı bulunmakta. Köy fazla sakin, kedi ve köpeklerin birbirlerine arkadaşlık ettiği, hoş evlerin bulunduğu bir yer. Merkez gibi olan yerden sağa doğru ilerleyince fener ile camii'yi görmekteyiz. 
Fenerin özellikleri ise: 1834 yılında kurulmuş ve köye adını vermiştir.
-1858 yılında Fransızlar tarafından; Rumeli Feneriyle birlikte işletilmeye başlanmıştır. Ama 1933'te Türklerin eline geçmiştir işletimi.
-Denizden 75 metre yükseliktedir.

Sanki sonsuz bir deniz gibi gözüksede karşıda Rusya ve bir çok yük gemisi mevcut.:)
Fener'e çıkmadım ama manzara heryerinden muhteşem gözüküyor.
Bu kare belki de yakalayabildiğim en tatlı karedir. İkisinin birbirlerine sevgileri çok ama çok tatlıydı. Köpek ve kediler anlayaşamaz lafını söyleyen bir kez daha düşünsün. :)

Anadolu Fenerine ulaşımı kendi imkanlarınız ya da belediye otobüsleri ile sağlayabilirsiniz. Vapur veya tekne ulaşımı hakkında bir fikrim yok. Daha fazla resimli bir başka yazıda görüşmek üzere. İyi okumalar ve gitmek isteyenlere şimdiden iyi gezmeler. :)